İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu (11.02.2021)

*Av. Mustafa Naci Sayan

 

İmar kirliliğine neden olma, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 184’te düzenlenen çevreye karşı işlenen suçlardan biridir. 184. maddede çeşitli eylemler suç olarak düzenlenmiş olup, eylemlerin kapsamını doğru anlamak için İmar Hukukuna da hâkim olmak gerekmektedir. Zira birinci fıkra uyarınca, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapma veya yaptırma suçtur.

 

Yapı ruhsatı, yeni bir yapı inşa etmek isteyene ya da var olan yapısına önemli onarım, ekleme ve benzerlerini yapmak isteyen yapı sahibine, belediye veya valilik tarafından verilen izin belgesidir. Yapı ruhsatı temin etmeden faaliyete geçilmesi ve yapı ruhsatında belirlenenin dışına çıkılması suç teşkil edecektir. 184. maddenin 2. ve 3. fıkraları uyarınca ise, yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması ile yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek de suç olarak düzenlenmiştir.

 

Ülkemizde imar kirliliğine neden olma suçunun en çok karşılaşılan hali, ilgili kurumdan yapı ruhsatı almadan veya temin edilen yapı ruhsatına aykırı şekilde bina yapılması – yaptırılmasıdır. Kanunda özellikle “bina” kavramı kullanılmıştır. İmar Kanunu’ndaki tanıma göre bina; kendi başına kullanılmaya uygun, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri yapılardır. İmar kirliliğine neden olma suçundaki aykırılığın mevcudiyetini, niteliğini ve kapsamını doğru tespit etmek, suçlama karşısında önem arz edecektir. Zira her değişiklik, Kanunun öngördüğü bina vasfını taşımayacaktır. İmar kirliliğinin bulunup bulunmadığının tespitinde, kamu kurumları tarafından düzenlenen yapı tatil zaptları ile sınırlı kalınmayacak, gerekirse keşif yapılmak suretiyle bağımsız bir bilirkişi marifetiyle değerlendirilecektir.  

 

Yüksek Mahkemenin çeşitli kararlarında; brüt alanda artış olmayacak şekilde balkonun veya terasın PVC, ahşap doğrama veya camla kapatılması, istinat duvarı inşa edilmesi, üstü açık yüzme havuzu inşa edilmesi, mevcut bir daire veya dükkânın içine asma kat yapılması ve herhangi bir taşma olmaksızın binanın bölümlere ayrılması şeklindeki eylemlerin imar kirliliğine neden olmayacağı belirtilmektedir. Ancak bahse konu bu yapıların, başka bir suçu oluşturup oluşturmadığı veya İmar Kanunu uyarınca idari bir yaptırıma tabi olup olmadığı da incelenmelidir. Yine Yüksek Mahkemenin çeşitli kararlarında; çatı arasının genişletilmesi ve çatı arasına bağımsız daire inşa edilmesi, binaya kat çıkılması, teras kat yapılması, prefabrik bir yapı yapılması ve ruhsatsız eklenti inşa edilmesinin ise imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı ifade edilmektedir.

 

184. maddenin 5. fıkrası ise, özel bir etkin pişmanlık düzenlemesi olup, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiler açısından can yeleği işlevi görmektedir. Zira bu düzenleme uyarınca şüpheli veya sanığın, suç konusu binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, kamu davası açılmayacak, açılmış olan kamu davası düşecek, mahkûm olunan ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalacaktır. Binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirip getirilmediği, yine bağımsız bir bilirkişi marifetiyle tespit edilecektir.

 

Son olarak, kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle arsasını müteahhitte teslim eden, mevzuata uygun bir şekilde yapı ruhsatiyesinin alınması ve inşaatın yapılması konularında tüm yetkiyi müteahhitte veren arsa sahiplerinin özel durumundan bahsedilecektir. Zira Kanunda, yaptıran kişinin de cezai sorumluluğu öngörülmüştür. Ancak arsa sahiplerinin yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapılmasından çoğunlukla haberdar olmadığı bilinen bir gerçektir. Suç işleme iradesi göstermeyen ve sorumluluğu bulunmayan arsa sahiplerinin, cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca cezai ve idari yaptırıma tabi tutulmaması gerekmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği bir kararında, idari para cezasının muhatabının imara aykırı yapıyı yapan müteahhit olduğu, sorumluluğu bulunmayan arsa sahiplerinin bu yönde bir cezaya muhatap olamayacağı, aksinin mülkiyet hakkını ve cezaların şahsiliği ilkesini ihlali teşkil edeceğine hükmetmiştir.

 

 

*Yavuz&Uyanık&Akalın Hukuk Bürosu, Avukat